Mevlüt Ülgen

1- Kişilerarası İletişim ve Hekim Hasta İlişkisi 

Tıp; bilgi birikimini, teknolojiyi, sanatsal yaklaşımı ve iletişim becerilerini kapsayan bir alandır. Hekim ile hasta arasındaki ilişki tıbbi uygulamaların merkezinde yer almaktadır. Tıbbi uygulamaların başarısı aynı zamanda hasta-hekim ilişkisinin başarısına dayandırılmaktadır. Hekim ile hasta arasındaki ilişki ve bu iletişimin niteliği, hastalıkların teşhis ve tedavi¬sinde de temel araç olarak değerlendirilmektedir. Sağlık personelinin kullanabileceği teknolojik ve bilimsel ilerlemelere rağmen, iletişim hâlâ hastalıkların teşhis ve tedavisinde klinik işlemlerin özü olarak gö¬rülmektedir. Hastadan sadece öykü ve anemnez alınarak yüzde 76 ile 83 arasında tanıya gidildiği yönünde çalışmalar bulunmaktadır. Makaleye  ulaşmak için lütfen tıklayınız.

 

2- Sağlıkta Şiddet 

Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet; “hasta, hasta yakınları ya da diğer başka bir bireyden gelen, sağlık çalışanı için risk oluşturan sözel ya da davranışsal tehdit, fiziksel saldırı veya cinsel saldırı” olarak tanımlanmaktadır. Sağlıkta şiddet denildiğinde genellikle yaralama, dayak, itme, ısırma, ateş etme, yumruk, aletle saldırı ve cinayet gibi fiilleri içeren fiziksel şiddet akla gelmekte, önlemler ve kayıtlar bunun üzerine yoğunlaşmaktadır. İşyerlerinde fiziksel şiddet kadar önemli olan diğer bir şiddet türü sözel şiddettir. Ölçülmesinde ve tanımlanmasındaki güçlükler nedeniyle pek gündeme gelmeyen sözel şiddet.........  Makaleye  ulaşmak için lütfen tıklayınız.

3- Sağlıkta Yeni Tehlike; Defansif Tıp Uygulamaları
Hekimlerin en ufak risk almamak için hastaları sürekli sevk ettiği, herkesin hastayı birbirinin üzerine attığı sağlık ortamı bu ülke sağlık sistemine yapılabilecek ön büyük kötülüklerden biri olacaktır. Makaleye  ulaşmak için lütfen tıklayınız.

1- Kişilerarası İletişim ve Hekim Hasta İlişkisi 

Tıp; bilgi birikimini, teknolojiyi, sanatsal yaklaşımı ve iletişim becerilerini kapsayan bir alandır. Hekim ile hasta arasındaki ilişki tıbbi uygulamaların merkezinde yer almaktadır. Tıbbi uygulamaların başarısı aynı zamanda hasta-hekim ilişkisinin başarısına dayandırılmaktadır. Hekim ile hasta arasındaki ilişki ve bu iletişimin niteliği, hastalıkların teşhis ve tedavi¬sinde de temel araç olarak değerlendirilmektedir. Sağlık personelinin kullanabileceği teknolojik ve bilimsel ilerlemelere rağmen, iletişim hâlâ hastalıkların teşhis ve tedavisinde klinik işlemlerin özü olarak gö¬rülmektedir. Hastadan sadece öykü ve anemnez alınarak yüzde 76 ile 83 arasında tanıya gidildiği yönünde çalışmalar bulunmaktadır. Makaleye  ulaşmak için lütfen tıklayınız.

2- Sağlıkta Şiddet 

Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet; “hasta, hasta yakınları ya da diğer başka bir bireyden gelen, sağlık çalışanı için risk oluşturan sözel ya da davranışsal tehdit, fiziksel saldırı veya cinsel saldırı” olarak tanımlanmaktadır. Sağlıkta şiddet denildiğinde genellikle yaralama, dayak, itme, ısırma, ateş etme, yumruk, aletle saldırı ve cinayet gibi fiilleri içeren fiziksel şiddet akla gelmekte, önlemler ve kayıtlar bunun üzerine yoğunlaşmaktadır. İşyerlerinde fiziksel şiddet kadar önemli olan diğer bir şiddet türü sözel şiddettir. Ölçülmesinde ve tanımlanmasındaki güçlükler nedeniyle pek gündeme gelmeyen sözel şiddet karşılaşma sıklığı ve yaygınlığı itibari ile en az fiziksel şiddet kadar dikkate alınması gereken şiddet türüdür. Makaleye  ulaşmak için lütfen tıklayınız.

3- Sağlıkta Yeni Tehlike; Defansif Tıp Uygulamaları
Hekimlerin en ufak risk almamak için hastaları sürekli sevk ettiği, herkesin hastayı birbirinin üzerine attığı sağlık ortamı bu ülke sağlık sistemine yapılabilecek ön büyük kötülüklerden biri olacaktır. Makaleye  ulaşmak için lütfen tıklayınız.

4- Palyatif Cerrahi Uygulamaları Sırasında Psikososyal İhtiyaçlar. 

Palyatif bakım, “yaşamı tehdit eden bir hastalıkla karşı karşıya kalan hasta ve ailesinin fiziksel, psiko-sosyal, ruhani ve ağrı gibi daha birçok sorunun erken tanı, kapsamlı tanılama ve erkent edavi ile hafifleterek ya da ortaya çıkmasını engelleyerek yaşam kalitesini geliştirmeyi hedefleyenb ir yaklaşım” biçimidir. Makaleye  ulaşmak için lütfen tıklayınız.

5- Yaşlı Dostu Toplum ve Kent

Yaşlılık; çocukluk, gençlik ve erişkinlik gibi yaşam dönemlerinden biri olup, kendine özgü özellikleri olan, biyolojik, psikolojik, sosyolojik boyutları ile ele alınan, yaşamın son evresi olarak tanımlanan bir dönemdir.
Dünya Sağlık Örgütü ( WHO ) yaşlılığı çevresel etmenlere uyum sağlama yeteneğinin azalması ya da büyük oranda kaybolması olarak tanımlamakta, 65 yaş ve üzerini yaşlılık dönemi için başlangıç olarak kabul etmekte, 65-74 yaş grubunu “genç yaşlı”, 75-84 yaş grubunu “yaşlı”, 85 ve üzeri yaş grubunu “ileri yaşlı” olarak sınıflandırmaktadır.. Makaleye  ulaşmak için lütfen tıklayınız.

6- Kapitalizmin Kentleri Yaşlı Bireyleri Çağırmıyor

Mega kentler, çılgın projeler, mega yatırımlar, gökdelenler, hızlı sistemler, daha çok enerji, daha çok yatırım, akıllı teknolojiler, kentsel paylaşım, daha çok çevre tahribatı, yok edilen ve edilmeye aday tarih ve kültür vaatleri… Haydi koş daha hızlı, daha güçlü, daha akıllı daha agresif, daha daha da yalnız ol nidaları ile yeni bir yerel seçime gidiyoruz. Ortadaki cenk hikayelerine, çemkirmelere bakılırsa hava pekte yerelden esmiyor ama biz yine de yerel niyet edip, yerel düşünelim. Soralım bu pek bilmiş beylere.
Kent tasarımlarınızda, yerel seçim programlarınız da yaşlılar, çocuklar, kadınlar, engelliler, nerede? Konumuz yaşlı bireyler, hani onlar için yaptığınız mega kentler, mega yatırımlar, gökdelenler, çılgın projelerle doğasını, tarihsel ve kültürel belleklerini silmeye çalıştığınız, kulaklarına avazınız çıktığı kadar haydi koş daha hızlı, daha güçlü, daha akıllı ol diye bağırdığınız, daha çok saygı, daha çok şefkat deyip daha çok depo bakımevi, daha çok cami, daha çok kıraathane vaat ettiğiniz yaşlılar. Sana gül bahçesi vaat etmiyorum ama üretme, katılma dediğiniz yaşlı bireyler neler ister, neler bekler ? Talepleri nelerdir? Bu yazı buna dair bir giriş, yapma, bir dokunuş olma, bir anımsatma muradı taşımaktadır. Makaleye  ulaşmak için lütfen tıklayınız. 

7- MİNDFULNES (Bilinçli Farkındalık veya Bilgece Farkındalık )

Bilinçli Farkındalık veya Bilgece Farkındalık olarak dilimize çevrilen Mindfulnes, “ dikkatin amaçlı ve bilinçli olarak, bedende ve zihinde o anda olup bitenlere yönlendirildiği, bu gözlemler sonucunda ortaya çıkan içeriğin de yargılanmadan, analiz edilmeden, tepki verilmeden, merakla, anlayışla ve şefkatle kabullenildiği bir yaşantısal süreç olarak tanımlanmaktadır. ( Hisli Şahin ve ark. 2015 )
Kronik stres ve strese bağlı sağlık sorunları, sınav ve performans kaygısı, depresyon , kaygı bozuklukları, panik atak, yeme ve uyku bozuklukları, madde bağımlılığı, ilişki sorunları gibi ruhsal sorunların tedavisi ve önlenmesinde son otuz yıldır yaygın olarak kullanılan mindfulness temelli program ve terapi yöntemleri; kronik ağrı , kanser, kalp-damar hastalıkları, gastrointestinal sorunlar gibi bedensel hastalıkların tedavisinde de destekleyici bir yaklaşım olarak da kullanılmaktadır. Ayrıca nörodejeneratif hastalıklar (Alzheimer, MS vb ) ve demanslarda koruyucu yaklaşım olarak mindfulnes uygulama ve egzersizlerinden yararlanılmaktadır. Makaleye  ulaşmak için lütfen tıklayınız. 

Bu makale Asklepion Life. Sağlıklı Yaşam Dergisi 3. sayısında ( Ekim-Kasım 2019 ) yayınlanmıştır.

 8- KORONAVİRÜS GÜNLERİNDE SARILMA BAŞKADIR.
Koronavirüs günlerinde sarılma başkadır, iyileştiricidir. Salgını önleyicidir. Koronavirüs günlerinde sarılma fiziksel mesafeyi yürekten gelen sevginin yaydığı enerji ile aşmadır. Bakışlardaki dostluk, balkonlardan, bahçeden el sallamalardaki sıcaklık, coşkuyla söylenen çoğul türküsüdür. Dayanışmadır.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ ) tarafından geçtiğimiz günlerde salgın (pandemi ) ilan edilen korona virüs (COVID-19 ) salgını yaşamsal bir tehdit ve endişe kaynağı olarak hepimizi derinden etkilemektedir. Çok önemli bir salgınla karşı karşıya olduğumuz gerçeği ile yüz yüzeyiz. Salgına karşı önlemler alma, hazırlıklar yapma hükümetin görevi olmakla birlikte bireylere ve toplum olarak hepimize de büyük sorumluluklar düşmektedir. Bu çerçevede Sağlık Bakanlığı'nın koronavirüsle mücadele eylem planı çerçevesinde başlattığı, "koronaviris alacağımız tetbirlerden daha güçlü değildir " kampanyasında belirtilen 14 kural ve 14 gün kuralına uymak toplumsal ve bireysel sorumluluğumuzdur. Yaşamsal görevimizdir Makaleye  ulaşmak için lütfen tıklayınız.